• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

ilkeliyazilar

Hoş geldiniz!

Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Ufuk KARADAVUT
İnsani Gelişme ve Yoksulluk
31/05/2018

İnsani gelişme kavramı ülkelerin gelişmişlik ölçeklerinden çok insani değerlerin ve insanların gelişmişliklerinin bir ölçüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir deyişle devletlerin ne kadar zenginleştikleri ve parasal olarak güçlendikleri ile ilgilenmez. O ülkede yaşayan insanların insani değerlere ne kadar sahip olabildikleri ve insanların sahip oldukları fırsatları ve bunları değerlendirme potansiyellerini ifade eder. İnsan hayatı ne kadar olabilecek en yüksek refah seviyesine ulaşıyorsa o değer gerçek yaşam değeri olarak kabul edilebilir nitelikte olarak görülmektedir. Ancak o noktaya pratikte ulaşma imkânımız bulunmamaktadır. Ancak teorik olarak değerlendirme yapılabileceği düşünülmektedir.  

Konu ile ilgili olarak Birleşmiş Milletler Örgütü bir indeks geliştirmiştir. Geliştirilen indekse göre her yıl ülkelerin gelişmişlikleri hesaplanmakta ve buna göre ilan edilmektedir. İnsani Gelişme Endeksi ilk olarak 1990 yılında Pakistanlı ekonomist Mahbub ul Haq tarafından geliştirilmiştir. Genel kabul gören bu indeks 1993 yılından itibaren Birleşmiş Milletler Gelişme Programı tarafından kullanılmakta ve her yıl İnsani Gelişme Raporu hazırlanmaktadır. Son yapılan insani gelişim indeksine göre dünya da 187 ülke içinde 72. sırada yer almaktayız (UNDP, 2017). İnsani gelişim indeksi hesaplanırken insanların bazı özelikleri esas alınmaktadır. Yaşam uzunluğu, okur-yazar oranı, sağlıklı olma durumu, eğitim ve yaşam düzeyi ve yenilikçi-yaratıcı hayatın olup olmadığı değerlendirilmeye alınmaktadır. Her birine puan verilmektedir. Puanlar toplanarak ülke puanları hesaplanmaktadır. İnsani gelişme daha iyi bir eğitim, daha rahat ulaşım, daha sağlıklı bir hayat ve sağlık kuruluşlarına kolayca ulaşım ve hızlı sonuç alma ve kendini geliştirme becerileri önemli olmaktadır.

İnsani Gelişme Vakfı’nın verilerine göre ülkemiz 2008-2013 yılları arasında 15 sıra birden yükselirken, daha sonraki yıllara gerilemeye başlamıştır. Gerilemenin nereye kadar devam edeceği elbette bilinemez. Ancak ülke içinde yapılacak olan gözlemler ve alınacak veriler ile tahminler yapılabilir. İnsani gelişim indeksi değeri bakımından düşüşün devam etmesi demek ülkemizin gelişmişlik sıralamasını da doğrudan etkileyecektir. Bu indeksi sadece insani gelişmişlik olarak değil çok faktörlü olarak değerlendirmek gerekir. İndeks için belirlenen faktörler dikkat edilirse aynı zamanda yoksulluğunda temel belirleyicileri olmaktadır. Yoksulluğun artmaması ve azaltılabilmesi için insani gelişim indeks değerinin de sürekli olarak yükseltilmesine gayret gösterilmelidir.

Ülkemizde insani gelişim adına çok iyi yönde gelişmeler yaşanmıştır. Normal şartlarda bu iyileşmelere karşın yoksulluğun ve yoksul sayısının gözle görülür şekilde azalması gerekirdi. Ancak tam teri bir durum gözlenmektedir. İnsani gelişim indeksinin 15 sıra birden yükseldiği 2008-2013 yılları arasında, sosyal yardım alanları yoksul olarak değerlendirdiğimizde yoksul sayımız %100’e varan artışlar gözlenmiştir. Bölgelere göre değişmekle birlikte bazı bölgelere bu oran çok daha fazla olmuştur. Öyleyse burada bir yerde yanlışlık yapılmaktadır. Ülkemizin toplam geliri ya da Gayri Safi Milli Hâsılası ciddi oranda yükseldi. Bu gerçekten güzel bir gelişmedir.

İnsanlarımızın zenginleştiği ve daha rahat bir hayatı yaşamaya başladıkları anlamını taşır. Buna bağlı olarak ta yoksulluğun azalması beklenir. Bu olmadığına göre, gelişim ve paylaşımın eşit olarak yapılmadığını göstermektedir. Dengeli bir şekilde gelir dağılımı yapılabilseydi yoksul sayısı şimdikinin çok altında olması gerekirdir. En azından sosyal yardım alacak kadar kötü durumda olmamaları gerekirdi. Ancak olmadığına göre insanlarımızın bazı konularda yoksunlukları, eşitsizlikleri ve aşırılıkları devam emektedir. Aşırı kazanma hırsı ve paylaşmama düşüncesi yoksulluğun artmasını desteklemiş olabilir. Sosyal yardıma muhtaç insan sayısının artması demek gerçek anlamda yoksulluğun artmaya başladığının en belirgin göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

Her nerede ve ne zaman olursa olsun insanoğlunun doğası maalesef değişmiyor. Yukarıda belirtilen sıkıntılar her devirde vardı, gelecekte de olacaktır. Ancak bunların sayısı ve etkinliği önemlidir. Etkinlikleri arttıkça yoksulluk artmakta etkinlikleri azaldıkça da yoksulluk azalmaktadır. Ülke olarak başardığımız çok şey var. İnsani gelişim indeks değerini de sürekli olarak daha iyiye yönlendirerek insanlarımızın refahını ve gelişimini sağlayabiliriz. Ancak bunun için kendimize şu soruları sormalı ve cevaplarını en net şekilde verebilmeliyiz. İnsani gelişimin sağlanmasında göz ardı edilen ya da dışlanan gruplar var mıdır? Eğer varsa neden dışlanmaktadırlar. Değerlendirme grupları arasında önyargı ve hoşgörüsüzlük var mıdır? Fırsat eşitliği bakımından eşitlik var mıdır? Cinsiyet ayrımı var mıdır? Eğer bunlar var ise zaten insani gelişimden bahsetmek mümkün değildir. Sorunlarımızı çözebilme yeteneğine sahip olduğumuza inanmalıyız.

Yoksulluk açısından bakıldığında ise insani gelişim daha anlamlı ve önemli bir hale gelmektedir. Ülkeler incelendiğinde insani gelişim indeksi düşük olan ülkelerin halkının fakir olduğunu, buna karşın indeks değerinin yüksek olduğu ülkelerin halkının ise zengin olduğunu görebilmekteyiz. Ebette burada yoksulluk ve zenginliği sadece gelir olarak değil hayat kalitesi olarak ta değerlendirildiği akıldan çıkarılmamalıdır. Son on iki yıldır Norveç birinci olarak tespit edilmektedir. Bu ülkeyi Avustralya, İsviçre, Danimarka, Hollanda, Almanya, İrlanda, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Yeni Zelanda izlemektedir. Son sırada ise Nijer yer almaktadır. Benin, Uganda, Ruanda, Togo ve Papua Yeni Gine gibi ülkeler yer almaktadır.

Sıralamanın bu şekilde olması tesadüfîlik ile açıklanamaz. İnsani gelişimin seviyesi ile alakalı olarak gelişen yapıdır. Ancak yoksul ülkeler genel olarak yoksullaştırılan ülkeler olarak dikkat çekmektedir. Bu ülkelerin çoğu Orta Afrika ülkeleridir ve sömürge ülkeleridir. Sürekli kaos ile ya da iç savaşlar ile bu ülkeler kontrol altında tutulmaktadırlar. Bu nedenle insani gelişimden bahsetme imkânı da olmamaktadır. Bu ülkelerde bir şekilde oluşturulan yoksulluk kültürü ve kabullenmişliği ülkemizde de oluşmaya başlamıştır.  Yoksulluğu bir kader olarak görmek ve asla baş edilemeyecek bir olgu olduğuna inanç yayılmaya başlamıştır. Bu psikoloji yaygınlaşırsa ülkenin geleceği açısından ciddi kuşkular hissedilmesi gerekir. Çünkü bir taraftan yoksulluk artarken, diğer taraftan da bunu kader olarak gören düşüncenin artması önümüzdeki yılların çok daha zor olacağını göstermesi bakımından önemlidir.



401 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021
Sıfır Emisyon Mümkün mü?
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020
Yoksulluk Algısı Araştırması-3
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019
Tarım Kredi Raporu
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019
Tarımsal Alandaki İddialara Dair...
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.304532.4339
Euro34.423434.5613
Hava Durumu
Saat