• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

ilkeliyazilar

Hoş geldiniz!

Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Ufuk KARADAVUT
Küreselleşmeyi Yoksulluk Açısından Tanımlamak
28/05/2018

 

    Küreselleşme hemen her alanda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Burada küreselleşmeyi tanımlamak gibi bir amacımız yok. Küreselleşmeyi yoksulluk açısından tanımlamaya çalışacağız. Çünkü küreselleşme kulağa oldukça hoş gelen bir olgu olarak görülse bile aslında sonuçları itibariyle gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkeler için bir felaket sebebi olabilmektedir. Çünkü küreselleşmenin kuralları tam işletilemediğinde ya a tek yönlü olarak işletildiğinde zararı faydasından çok fazla olmaktadır. Bu dengenin kurulması ancak güçlü bir ekonomik ve siyasi yapı ile olabilecek işlerdir.

       Küreselleşeme kavramı     kişilerin ilgi alanlarına göre, değerlerine göre ya da amaçlarına göre farklı anlamlar alan br kavram haline gelmiştir. Ayrıca hemen her alanda dünyanın birbirine entegrasyonu olarak kullanılması tercih edilmiştir. BU kavram ekonomiden başlayarak sanata, kültüre ve hukuka kadar bütün alanları bünyesinde taşıyacak kadar geniş bir kavram olarak önümüze konulmuştur. Hatta öyle ki bu kavram hemen her şeyi içeren büyülü bir kavram gibi beynimize zerk edilmeye başlandı. Küreselleşme olmadan hiçbir şeyin yapılamayacağı veya yapılsa bile başarılı olunmayacağı vurgusu ısrarla yapıldı ve yapılmaya devam etmektedir. Bazı araştırmacılar küreselleşmeyi tanımlarken “sınırların ve sınırlılıkların tamamen ortadan kaybolduğu ve ülkelerin birbirlerin bağımlı hale geldikleri yapı” olarak tanımlamaktadırlar. Küreselleşmenin en geniş olarak yapıldığı tanımı olarak her ülkede üretilen mal ve hizmetlerin, teknolojik gelişmenin ve bütün faaliyetlerin bütünleşerek tek bir çatı altında toplanması olarak kabul edilmektedir.

            Küreselleşmenin yoksulluk açısından tanımlanması ise bu tanımlamalardan ciddi olarak ayrılmaktadır. Küreselleşmenin temeli tamamen milli ya da ulus devletlerin yok edilmesi üzerine kurgulanmış bir yapıdır. Ulus devletlerin etkinliklerinin azaltılması ve zaman içerisinde tamamen bitirilerek çok uluslu şirketlerin kontrolünde olan büyük görünümlü devletlerin etkisi altına girmelerinin sağlanmasıdır. Böylece ulus devletlerin halkaları da çok uluslu şirketlerin ve bunların piyasadaki oyuncusu olan devletlerin kontrolüne geçmiş olacaklardır. Gelişmenin bütün alanlara yayılması temeline dayalı olarak cazip hale getirilen küreselleşme yoksulluk açısından tam bir felaket olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu yapı ülkelerin kaynaklarını kendi imkânları için kullanırken, kendi imkânlarının paylaşılmasını kesinlikle istememektedirler. Aslında bu kapitalizmin biraz daha ılımlılaştırarak önümüze konulmasından başka bir şey değildir.

Kapitalizm az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en acımasız şekilde uygulanmaktadır. Bunun nedeni ise bu ülkelerin ekonomik ve siyasi güçlerinin olmamamsı ya da zayıf olması nedeni ile savunmasız olmalarında kaynaklanmaktadır. Zaten çok uluslu şirketler bir ülkeyi ele geçirmeden önde o ülkede ciddi bir fikirsel dönüşümün olmasını sağlarlar. Bu sağlandıktan sonra ülkenin özgürlük ve bağımsızlık gibi masum ve oldukça etkili kavramları kullanılarak ülkelerin savunma sistemleri ya zayıflatılır ya da devre dışı bırakılır. Bu aşamadan sonra ise ülke kolayca ele geçirilir. Fikirsel dönüşüme engel olmak mümkün değildir. Mutlaka dönüşüm olacaktır. Ancak ülkeler bu dönüşümü ne derece kendilerine yönlendirebilirlerse başarılı olmaktadırlar. Dönüşüm aşamalarında ülkeler kendilerini korumak isterler. Kültürel olarak, inançlar ve idealler açısından dönüşümün en azından kontrollü bir şekilde yapılmasını sağlamaya çalışırlar. Ancak çoğu ülke bunu başaramaz ve kapitalizmin etkisine girerek teslim olur. O ülke artık küreselleşmiştir. Ancak sömürge ülkesi haline gelmiştir. Kaynaklarının tamamını çok uluslu şirketlere ya da onların ülke içindeki işbirlikçisi şirketler alarak kullanmaya ve elde ettikleri faydayı da ülkelerine göndermeye başlarlar.

Elbette ülkenin maddi olarak ne kadar kaynağı varsa ele geçirilirken, aynı zamanda kültürel ve sosyal projeler adı altında çalışmalar son hız devam eder. Liberalleşeme adında yeni kararla alınarak içerideki yatırımcı daha da zayıflatılır. Kültürel olarak, dini olarak ve beklentiler olarak o kadar değişim yaşanır ki toplum aslından uzaklaşır ve farklı bir toplum yapısına bürünmeye başlar. Diğer ülkeler ile arasında fark kalmamaya başlar. Ancak tam olarak o Ülker gibi de olamaz. Ancak arada bir yerlerde kendi kültüründen uzak, ancak yeni bir kültüre sahip olmuş bir vaziyette her şeyi doğal olarak kabullenmiş bir toplum haline gelinir. Her şeyi elinden alınmış ancak bunun farkında olmayan sömürge bir yapı oluşur. Bize kültürel değişim verirler ancak kendileri bizim zenginliklerimiz alıp götürürler.

Ekonomik açıdan homojenleşme olarak görülen küreselleşme bize ait bir kavram değildir. Çok uluslu şirketlerin kontrolünde olan ülkelerin bizleri daha iyi sömürmek için kullandıkları kavramdır. Bizlere yoksulluk ancak bazılarına imtiyaz tanımaktan başka bir işe yaramayan sistemdir. Yoksulluğun bir kültür olarak kabullenilmesi ve bunu değiştirmek için hiçbir şeyin yapılmaması gerektiği inancının yerleştirildiği yapıdır. Bireyselciliğin yaygınlaştığı ortak karar alma, ortak düşünme ve ortak hareket etme yeteneklerinin sona erdiği ve milli kavramının çöpe atıldığı bir yapı olarak karşımıza çıkar. Milli olmayan her türlü yapı bizi ancak fakirleştirir.

Küreselleşme bizi farklı yöntemler kullanarak fakirleştirir. Küreselleşen ekonomilerde döviz kuru çok kırılgandır. Özellikle yaşanabilecek olan kriz anlarında ciddi değer kayıpları yaşanır. Dövizde yaşanacak olan her kayıp aynı zamanda bizleri yoksulluğa biraz daha yakınlaştırır. Bununla birlikte küresel ekonomide ürettiğiniz ürünlerin fiyatlarını artık siz belirleyemezsiniz. Bu da fiyatlardaki dalgalanmalara ve bazen ciddi zararla edilmesine neden olur. Dışarıdan mal ve hizmet alım miktarları ciddi boyutlarda artar. Bu içeride haksız rekabetin yaşanmasına sebep olabilir. Eğer kendi yatırımcınız korumayı başarabilirseniz ki bu genelde mümkün olmaz, ülkenin yatırımcıları zarar ederler. Bir süre sonra ise üretimden ve yatırım yapmaktan vazgeçerler. Yerli olarak üretilen tarım ürünleri daha pahalıya mal olacağından ithal ürüne doğru yönelim başar. Yerli üretici zaman içerisinde üretimi bırakır ve o da tüketici olmaya başlar. Böylece ülke insanları yoksullaşmaya devam ederler. Kendi yiyeceğini dahi üretmeyen ve dışarıdan alan bit toplumun yoksulluğu yaşaması gayet doğal bir süreç olarak değerlendirmelidir.

Sonuç olarak küreselleşmeyi yoksulluk açısından tanımını yaparsak, kontrolsüz küreselleşme daha fazla sömürülmek ve daha fazla yoksullaşmak demektir. Kendi kararlarını alamamak, alsa bile uygulayamamak demektir.

 

 

 


 



446 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021
Sıfır Emisyon Mümkün mü?
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020
Yoksulluk Algısı Araştırması-3
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019
Tarım Kredi Raporu
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019
Tarımsal Alandaki İddialara Dair...
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Hava Durumu
Saat